30 Mart 2012 Cuma

UÇAN SÜPÜRGE


" KENDİ İÇ YOLCULUĞUNU TAMAMLAYAN İNSAN , DÜNYAYI KEŞFE HAZIRDIR ..."

nAifce

" Ailenin bütün çocuklarını mezun etmiş, görmüş geçirmiş yada feleğin çemberinden geçtiği için çoğu sayfası yıpranmış, kiminin ucu kıvrık, kimi koptu kopacak, kimi dönencede dizgi yanlışı, kimi coğrafi sınırda hata ama hala yürürlükte, kıpkırmızı cildiyle " BÜYÜK ATLAS " 'ı açınca önüme... O günün kısmetine neresi çıkarsa artık karşıma :) Elimde bavulum, ayıcıklı pijamam ve tavşan terliklerimle ya Afrikada'yım, ya Hindistan Kıyılarında, Avrupa'ya biraz yüz ederek - ne de olsa oldukça yakın bizim eve -daha uzaklarda gözüm, kimsenin bilmediği, adını bilse de başkentini söyleyemediği kadar uzaklarda.

Birgün Madagaskar'dayım - hele cikletin içinden çıkan ülke kartı da Madagaskar'ken neyleyeyim Almanya'yı, Fransa'yı, İngiltere'yi, başka bir gün Tahiti 'de.
Haftanın sonuna doğru eğlenceye yelken açıp, Brezilya'da Karnaval düzenlerken oyuncaklarıma, Peru'yu bir sonraki haftaya bırakmanın tedirginliği var üzerimde ya beni almazlarsa haftaya ülkelerine!
Ama illa Avrupa olacaksa bari Liechtenstein olsun, ya da Kopenhag, belki İzlanda, 


Lizbon'da yeni ufuklara Vasco de GAMA ile "

Kendimi bildim bileli seyyah olmak istedim. Dünyayı karış karış dolaşmak. Varolmanın ağırlığının gittiğim kilometrelerle ölçülebilir olduğuna inandım ve herkesin doğrusuna inat kendi doğrularımı yollarda aradım.
Yolculuğa çıkamadığım zamanlarda, yolculuğa çıkmak için heyecanı olmayan insanlara heyecanlar yarattım. Ama en çok yine kendim heyecanlandım. 
Bütün yolculuklarımın sonunda yolculuğa çıkmak fikrinin yolculuktan daha sihirli olduğunu gördüm, yaşadım. Yolculuktan önce yaptığım bütün hazırlıkların beni daha çok ilgilendirdiğini farkettim.


" PARİS'TE OLMAK, PARİS'TE OLMAK FİKRİNDEN DAHA AZ HEYECAN VERDİ" 


" AMSTERDAM'DA YAPACAKLARIMI PLANLAYIP, GEZİ DEFTERİME NOTLAR ALIRKEN KURDUĞUM DÜŞLER AMSTERDAM'DA DOLAŞIRKEN OLUŞAN GÖRÜNTÜLERDEN DAHA GERÇEKTİ" 

Ve her yolculuğun biran önce bitmesini istedim, yeni yolculuklara başlayabilmek için.  Yani her daim başka bir yolculuğa çıkmaya hazırdım, hazırım.
 Dubai'den dönerken uçakta "Lizbon'a Gece Treni" 'ni okuyordum bir sonraki durağım Portekiz olacağı için.


Ve benim de yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var tıpkı Ataol BEHRAMOĞLU gibi;
" HAYAT; SUNULMUŞ BİR ARMAĞANDIR İNSANA "  "Ayıcıklı Pijama ve Tavşan Terliklerinizle başlamalısınız iç yolculuğunuza "

SOYADI ; GİTTİN Dİ



Gittindi
O zamanlardı
Hüzünler çizdim
Ayten SAKARYA'nın Fırçasından
Aynalar boyu
Çocuk sesleri dinledim di
ve Seninkini
En anlamlısıydı
Nilüferler açmıştı
Başharfleri
Dönmeyecektin
Hasretin çizilmişti
Duvarlara Anladım dı
Baykuşlar uçurdum du gözlerimden
Yağmazlar yağdırdım dı
O zamanlardı Kaldı
Yaşlılara dokunamazdım
Birgün ben oluverdim aralarında
Anlamıştım
Herşeyin anlamı
Yanlızlıktı
Gittindi
Sıra bana hala gelemedi ...

nAifce
GİTTİNDİ

ŞEHİRKOLİK

PARİS

Paris de İstanbul gibi “dişi şehir” dir . Güne zarif bir iş kadını olarak başlar etrafındakileri tarzı ile büyüler. Yaşlanmaz asla, yüzyıllar geçse de üzerinden her daim genç kalanlardandır her şeye rağmen. Geceleri ise çıkartır üzerinden Chanell tayyörünü, seksi bir kadındır artık Paris kıpkırmızı olur Dior elbisesi. Gizemli ve çekici, ne istediğini bilen, 30'lu yaşlarının sonuna gelmiş Paris çok canlar yakar geceleri, çok fenerler söndürür ara sokaklarında. Hem çocuksu, hem seksi Paris, hem eski, hem yeni Paris, hem insalcıl, hem acımasız, hem yaşanır, hem kaçılır Paris...
Cafe de Flour'da Jean Paul SARTRE ile gündem yaratırsınız, SHAKESPEARE & CO. kitap evinde son çıkan roman takılır gözünüze, satın alınca romanı içine mutlaka "Zero kilometer Paris" damgası vurdurursunuz, tam o anda NOTRE DAME'ın KAMBURU, çanı çalmaya başlar, Sorbonne Öğrencileri karşı tavırları ile köprüden günü selamlar ve belki en sevdiğiniz filmden bir kare düşer fotoğraf makinenize, MOULEN ROUJE simalarıyla ve bilirsiniz Naif Müzesinin            ( MUSEE d'ART NAİF MAX FOURNY - Halle Saint - Pierre Musee Paris ) kapalı olduğu gündür o gün , siz de Ressamlar Tepesi ile yetinirsiniz. Zaten, SACRE COEUR MONTMARTE bir güne sığamayacak kadar büyüktür acelesi olmayana, acelesi olan için o kadar fettandır ki Paris zamanı unutturur ve bir de bakarsınız aceleniz varken bile SACRE COEUR'de atlıkarıncadasınız...
Sacre Coure - Paris

Paris'te çocukluğunuzu özlerseniz EURODİSNEY' de almalısınız soluğu. Eğer zamanın integralini almaksa istediğiniz LOUVRE MÜZESİNE gideceksiniz. MONA LİSA tablosunu es geçip, Asya Medeniyetleri Bölümünde gözünüzü kapatın ve içinize Asya'nın geçmişini çekin. Anlattıkları uyuşmaz Paris'in anlattıklarıyla.

Ve canınız nanik yapmak isterse hayata istikamet POMPIDOU. O size yardımcı olur dalganızı geçerken.
Yahudi Mahallesi - Marais

Yorulduğunuz anda Yahudi mahallesi MARAİS yetişir imdadınıza. Marais'de vitrinlere dokunun, kokusunu duyun sokakların, Nazi'lerin adımlarında yıpranan kaldırım taşlarını hissedin. Siz, ezmeden geçin bu taşları.

"ZAMANI, ZAMAN SORGULAR ANCAK VE ZAMAN, ZAMANA HESAP VERECEKTİR BİR GÜN MUTLAKA" 

Nazi'lere inat, oturup bir cafe'de Yahudi çöreğinizi, sütlü kahvenize batırın yiyin, hayat budur işte!

Gece başlarken Paris'te, çeki düzen verin üstünüze başınıza, atılın kollarına aşka susamış şehrin. Ya OPERA BİNA'sında sevişin ya da SEİNE NEHRİ kıyısında yemeğe davet edin Paris'i. Camambert ve şarap ile başlayın geceye, midye ile devam edin, balık ile bitirin, bir de bir kaç kaşık Soğan Çorbası. Üstelik azar azar tadımlık olacak hepsinden, PARİS asla kilo almak istemez, kilo aldıranı ise sevmez!