4 Nisan 2018 Çarşamba

4 GÜNDE İSPANYA'da İKİ BAŞKENT ; MADRİD ve TOLEDO

Azulejos denilen seramiklerden duvar panosu 
 
Dört günde Madrid hem de bir gün eski başkent Toledo'ya tren ile gidilecek ve toplam 5 müze, sayısız dükkan ve cafe - hard rock cafede alışveriş ve shangria dahil- sınırsız vegan tapas ile paella yenilecek, mükemmel içki shangria bir kez de Plaza İndependencia'daki cafe'lerden birinde Puerta del Alcala'ya karşı içilecek ve ara sokaklar fotoğraflanacak. Başka birinden duysaydım hadi canım derdim ama bunu bizzat yaşadım, lütfen yaşayın siz de...

Avrupa'nın en pozitif, en neşeli ve en lezzetli başkenti. İnsanlar güzel mi güzel, cıvıl cıvıl, son derece yardımcı ve samimi. Sokakta müzik var, hareket var, aradığınız ne varsa bulacağınız bir yer Madrid. Üstelik yaz ayı değil , bahar bile değil bildiğiniz şubatta oluyor bütün bu aksiyon, Madrid'liler sokakta, hem de geceleri yaşayarak. 
Amsterdam'ı pozitif ve yaşayan şehir olarak ilk sıraya koyardım bir şehirkolik olarak ama sanırım Madrid artık bir tık daha önde.

  Baharda seyahat planınız var ama destinasyonu henüz belirlemediniz ise hele hele Madrid'e daha önce gitmedinizse bu sefer Madrid olsun istikametiniz, hiç pişman olmazsınız, olamazsınız. 

Sanatsever şehirkolikler için 3 altın müze var, gece hayatı sever şehirkolikler sınırsız seçenek bekliyor sizi, amacınız gurme bir seyahat ise Madrid mutfağından daha iyisini düşünemiyorum bile ya da alışveriş bağımlısı bir şehirkolik iseniz neler yok ki neler ! Vegan olmak bile kolay bu şehirde.
Barselona mı Madrid mi sorusuna Madrid cevabını verenlerdenim Barselona'ya 2 kez gitmiş biri olarak . 
Her zamanki gibi THY ile uçtum Madrid'te de. THY genellikle Barajas hava limanının 1 no.lu Terminaline indiği için havaalanından T1 terminalinden çıkıyorsunuz. Çıkar çıkmaz sağa dönüp en sondaki otobüs durağında Aeropuerto Express otobüsü ( sarı renkli ve gündüz 20 dakikada bir geliyor ) ile 5 euro'ya yaklaşık 20-25 dakika süren bir yolculuktan sonra Plaza de Cibeles'e ( Kibele meydanı ) varıyorsunuz. Kaldığım otel bu meydan ile Madrid'in ana meydanı sayılan Sol meydanının ortasında olduğundan Otele ulaşmak son derece kolay oldu. Madrid Avrupa'nın çoğu şehrine göre kolay ve rahat bir şehir zaten. Hele ana meydana yakın bir yerlerde konaklarsanız herşey elinizin altında oluyor. 
Benim tercihim booking.com aracılığı ile Otel Vinnci Centrum oldu. Son derece memnun kaldım. Hem konumu, hem çalışanların yardımseverliği ve güleryüzlülüğü hem de oda bütün beklentilerimi karşıladı. Kahvaltısı da hem bol çeşitli , hem sunum olarak güzeldi. Madrid'e bir kez daha gitmek istiyorum, yaz enerjisinde gününü ve gecesini yaşamak gerekir diye düşünüyorum bu şehrin ve bir sonraki gidişimde de bu oteli tercih edeceğim... 
        

Madrid ilk defa trafik lambalarında uyulması gereken kuralları ile sevdirdi bana kendini, Cibeles meydanında iner inmez sokakta kurulu dev hoparlörden yükselen müzik sesi otele kadar dans ederek gitme nedeni oldu, zaten Madrid "Ruhu müzik söyleyen şehirkolikleri dansa kaldırıyor” :)) 

Madrid'in olmazsa olmazları 

***  Barındırdıkları eserler gereği Madrid'de es geçilmemesi gereken üç müze var. Bu üç müzeye Madrid'in altın sanat üçgeni deniyor zaten. 


 Prado Müzesi , Reina Sofia Müzesi ve Thyssen-Bornemisza Müzesi. Bu müzelerin barındırdığı eserler için ayrı bir yayın hazırlıyorum.

Thyssen-Bornemisza Müzesi 'nden Pablo Picasso - Harlequin with a mirror ( Aynalı soytarı ) 

Bu üç müzeyi mutlaka gezin,

 *** Oyuncak ve Balmumu Heykel Müzelerini seven şehirkolikler için Museo de Cera önce Terror Train ile ardından pek çok ünlü heykeli ile - özellikle bizler için Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ün balmumu heykeli ile güzel vakit geçirilen bir Müze oluyor. 
Museo de Cera'yı programınıza alırsanız Terror Train ile yaklaşık 5 dakikalık tren yolculuğunu mutlaka yapın. 


 *** Puerta del Sol - Sol meydanı - Madrid'in kalbi burada atıyor. Puerta del Sol meydanında şehrin simgesi olan "El Oso y El Madrano - Ayı ve kocayemiş ağacı"  heykeli var ve oldukça popüler, fotoğraf için biraz sıra bekleniyor yada Japonların kenarına köşesine ilişilerek kaçamak çekiliyor heykel ile fotoğraf.  Sol meydanı şehrin diğer önemli meydan yada caddelerinin de açılış noktası aynı zamanda. Sol meydanında avare avare dolaşın, 

Şehrin simgesi olan El Oso y El Madrano - Ayı ve Kocayemiş Ağacı 

Şehrin simgesi o kadar çok seviliyor ki her yerde karşınıza çıkabiliyor !

***  Plaza del Sol'a çıkan ara sokaklarda dış yüzü azulejos - ispanya ve portekize özgü el yapımı seramik- ile kaplı  çok güzel dükkanlar var. Bakmaya doyamıyor insan.   




Şehirde sokak tabelalarında dahi azulejos kullanılmış 

Ara sokaklarda cephesi azulejos ile kaplanmış cafelerin, dükkanların resmini çekin, 

***  Hard Rock Cafe Madrid - Benim olmazsa olmazlarımdan Hard Rock Cafe kızımın pin siparişi yüzünden :))  Rock yıldızlarının eşyalarını fotoğraflayın, shangria'nın bir de burada tadına bakın,  


***  Plaza Independentia'daki cafelerde Puerto del Alcala'ya ( şehir kapısı ) karşı oturup enfes shangria yudumlayın, 


Puerto del Alcala - şehir kapısı 


*** El Fontan 'da ispanya mutfağının doyulmaz lezzetlerinden tadın (üstelik fiyatları son derece makul) vegan ürün de bulabiliyorsunuz    

 

Izgara sebze ve patlıcan kızartma gibi Vegan seçenekler var, domateslerinin lezzeti ise kesinlikle kocaman bir salata olarak yemeyi hak ediyor ! 


El Fontan'da ki güleryüzlü ve son derece yardımsever sevgili Rebecca Moreno'yu da  anmadan geçemeyeceğim. Göstermiş olduğu misafirperverlik için teşekkür ederim. 
Özellikle geleneksel Asturian cider'ı ( Asturian özerk bölgesinin elmalı içkisi ) bardağa doldurmasındaki maharet izlenmeye değer, ufak bir şov yapıyor Rebecca.  Bu işletmenin o kadar sıcak bir havası var ki, gelenler birbirleriyle bir şekilde tanışıyor, herkes çalışanları tanıyor, güzel mi güzel sohbetler ve kahkahalar duyuluyor her masadan içkilerin yanında en çok tüketilen tapas ve pinchos ( adını genellikle kürdan ile servis edildiğinden sivri çubuk manasında kürdandan alan ve ekmek üstünde sunulan tadımlıklar )  
Mutlaka Taberna El Fontan'da birşeyler iç'in ve tad'ın :))

Madrid vegan sever bir şehir   

***  Alışveriş için çok zaman harcamamak ama İspanya ve Madrid'e ait hediyelik eşyaların da daha yüksek kalitelisini almak istiyorsanız Objetos de arte Toledano tam bu amaca hizmet etmekte. Ayrıca, müzelerin mağazalarında da oldukça hoş hediyelik eşyalar var satışta. 



***  Balmumu müzesinin çok yakınındaki Restaurant El Pabellon del Espejo 'da mutlaka cafe con leche ( İspanyolların sütlü kahvesi ) tadın, içtiğim en güzel kahveydi ve zaten "en iyi kahve" ödülü almış olan bir yer burası.

***  Tren ile Toledo'ya gidin, 
Toledo eski başkent ve bir ortaçağ şehri. İçinde Romalıların, Arapların, Katolik Kralların, Engizisyonun hikayelerini barındırıyor. Toledo'ya gitmek için yapacağınız şey Atocha Renfe tren istasyonuna gitmek ve bilet gişesinden gidiş-dönüş biletinizi alıp ( tek yön pahalıya geldiği için gidiş dönüş almanızı öneriyor gişe görevlisi ve dönüş biletinizi Toledo'dan trenin doluluk oranına göre istediğiniz saat ile değiştirebiliyorsunuz ) yaklaşık yarım saat süren tren yolculuğundan sonra Toledo'yu keyfinizce dolaşmak. 


Toledo'ya ait anlatacak çok hikaye olduğundan ayrı bir yazı konusu olacak bu hikaye içinde hikaye barındıran yaşlı başkent   



Toledo'da en çok bulunan figür Cervantes'in kahramanı Don Quijote   

 ***  Atocha Tren istasyonundaki botanik bahçesini ve içinde yaşayan kaplumbağaları mutlaka görün, 



 *** Mercado de San Miguel'e girin ve en azından göz gezdirin , burası daha çok ayaküstü atıştırmalık ve manav, kasap, şarküteri gibi açık dükkanların olduğu kapalı pazar yeri. 
( Veganların girmesini ise asla önermiyorum ) 




Özellikle pinchos ve tapas sınırsız seçenekleri ile önce gözlere hitap ediyor 



***  Plaza Mayor'u dolaşın , bir şeyler yudumlarken 400 yıllık bu meydanı seyredin. Engizisyon döneminde idamlar halkın önünde burada yapılıyormuş maalesef. Madrid'in biraz karanlık biraz hüzünlü hikayeleri bu meydanda hayat bulmakta . 
Plaza Mayor'daki evlerin alt katları genellikle restaurant ve cafe, üst katları ise ev olarak zengin Madrid'liler tarafından kullanılıyor.  


Plaza Mayor'da bütün görkemine karşılık oturduğum restaurantta yediğim vejeteryan Paella ise ortalama bir tad oldu ne yazık ki !

***  Plaza Mayor'un hemen arkasında bir kaç basamakla inilen sokakta ( sokağın adı calle Cuchilleros ) yer alan Botin Restaurantı ziyaret edin, 
1725 yılında kurulan Botin restaurant dünyanın en eski mekanı sayılıyor. Dünyanın ilk restaurantı olarak Guiness rekorlarına girmiş. Geleneksel İspanyol mutfağı ve oldukça turistik bir mekan olması dolayısıyla fiyatları biraz yüksek ve popüler bir yer olduğu için akşam yemeğine illa rezervasyon yaptırmak gerekiyor. 
Bu arada belirtmekte fayda var Madrid geceye geç başlayan bir şehir, akşam yemeğine 21.30 gibi başlıyor neşeli ve canlı Madrid'liler. Bu nedenle rezervasyonlarınızı buna göre oluşturmanızda fayda var.       


***  Madrid'de tadına bakılması gereken bir diğer lezzet churros ve sıcak çukulata . Churros'u çukulataya batırıp yemeniz tavsiye olunuyor. Bu konuda da en ünlü mekan Chocolateria San Gines . Biraz kuyruk oluyor turistler yüzünden ama churros mutlaka burada denenmeli !

***  Gran Via ünlü markaların bulunduğu ana cadde. Sol meydanından kolaylıkla çıkabileceğiniz bu cadde şehrin gürültüsünü, trafiğini, kalabalığını, tozunu ve alışverişi sevenler için iyi bir alternatif. İspanya'nın en eski kokteyl barı bu caddede Museo Chicote. Efsane tadı olan kokteylleri ile popüler bir mekan.      


***  Plaza Espana'da İspanyol yazar Cervantes ünlü kahramanları Don Quijote ve Sancho Panza ile buluşun, Don Quijote'un aşkları Aldanza Lorenzo ve Dulcinea del Toboso da bulunacaktır bu buluşmada . 
Zaten Madrid'de ve Toledo'da bu kahramanlar en çok kullanılan figürler oldukları için yaşadığınız şehre dönerken ister istemez yanınızda da gelecekler sizinle :))

***  Ve çok özel bir mağaza, çok özel bir tad. Madrid'de Sol meydanına çok yakın noktada bir şekerleme dükkanı ; La Violeta. Dükkan küçücük ama çok şık, çok hoş bir dükkan. Burada her şey mor menekşeden üretilmiş. Şekerlemeler, çukulatalar, çaylar, tabaklar, çanaklar, porselen dikiş yüksükleri, çaydanlıklar, paketlerin üzerine konulan ambalaj malzemeleri dahi mor menekşelerden. 
Gördüğüm en zarif, en naif dükkanlardan biri. 
Bu dükkana uğrayın mutlaka ve kendinize eşe dosta ufacık paketlerde hazırlanmış menekşe şekerlemelerinden alın, hem doğal, hem bambaşka bir lezzet; hayatı tatlı hale getiren :)) 

           





Madrid'den dönerken, bavulumda otel Vincci'den "don't disturb", muhtelif müze-tren-otobüs bileti , broşür ve kitaplar dışında La Violeta'dan menekşe şekerlemesi, içinde mor çiçekleri olan menekşe çayı ve porselen dikiş yüksüğü de yer buluyor kendine. 

 ***  Madrid'de her yeri yürüyerek dolaşın, ara sokakların hatta ana sokakların detaylarını kaçırmamak için, 






                                 La Fontana de Oro

***  Dış cephesindeki seramiklerle ilgi çeken La Fontana de Oro özellikle Madrid'in gece hayatını yaşamak için iyi bir alternatif. İç dekorasyonu da ilginç ve kesinlikle görülmeye değer. 

***  Madrid'de bir de Flamenco seyretmek gerek,
 Theatro Alfil seçeneklerden biri ve 25 € gibi bir ücret ödeniyor İspanyolların özellikle Endülüs bölgesinin acılarını gösteriş biçimi olan bu dansı seyretmek için. Ama bu görsel ziyafeti izlemek müthiş bir zenginlik katacaktır ruhunuza.

Dünyayı dolaşmak bir tercih meselesi diye düşünüyorum, doğru diye öğretilmiş / öğrenilmiş bir çok şeyden vazgeçip hayatın ana sokaklarında kaybolmak yerine şehirlerin ara sokaklarını keşfetmeyi seçmek güzel bir ayrıcalık ve Madrid sanırım en doğru şehir bu anlamda !

 Gidin ve Madrid'i mutlaka yaşayın...

*** Fotoğraflar nAifce tarafından 24-27 Aralık 2018'de Madrid'te çekilmiştir. 

ABORJİN MASALLARI ve DAISY BATES



En son ne zaman kendiniz için çocuk kitabı aldınız ? 
Büyüdünüz mü gerçekten çocuk kitabı okumayacak kadar ?
Hayat ; büyüklere masal anlatmakta zaten hergün ve hergün, hatta hayatının romanını bile yazdırmakta , işte tam da bu yüzden bazen büyümeye ara vermek istediğinizde , biraz soluklanmak ve içinizi yatıştırmak , en güzeli çocuk kitapları .
 Yaşınız neyse ne , kime ne !

Daisy Bates ile de böyle tanıştım , yakınlaştım , İdefix den sipariş ettiğim masal kitaplarından biri olan Aborjin Masallarının yazarı , aslında yazar demek sanırım çok iyi anlatmayacak Daisy Bates'i . Bu efsane kadın ömrünü Aborjin'lere adamış , nesilden nesile anlatılarak aktarılmış olan Aborjin masallarını dinlemiş gerçek sahiplerinden, dinlerken not almış , kağıt bulamazsa üzerine yazabileceği ne bulursa ona yazmış anlatılanları , yazarken yaşamış ve bu kitap ile Aborjin Masallarını bundan sonraki nesillere bozulmadan ulaşabilecek hale getirmiş . Aborjinlerin yazılı ilk tarihi olmuş Bates'in kitabı . Bir ömrü böylesine inanarak geçirmiş dopdolu .


Yaklaşık 45 yıl 1899'dan 1945'e kadar Aborjinlerle yaşayarak derlemiş,toplamış tarihini Avustralya yerlilerinin . 
İrlandalı Daisy Bates - doğumunda bir ölüm perisinin inlemiş olabileceğini iddia ediyormuş doğumundan kısa bir süre sonra annesi öldüğü için ve kardeşi Jim ile birlikte büyükannesinin çiftliğinde yaşamaya başlayınca hayata nasıl tutunacağı da belli olmuş Caraig ve Knockshegowna tepelerindeki yaprakların altında veya çiçeklerin üstünde görülebilen elfleri ararken . 
Hayalgücü ; geleceği şekillendiren en büyük güç sanırım bir çocuğun ellerindeki .

Daisy Bates hayallerinin peşinden korkusuzca giden bir çocukken hayallerini gerçeğe dönüştüren kadın olarak , Avustralya'ya hem de gemi ile hem de tek başına giderek 18. yy sonlarında bir kadının neler yapabileceğini ve asıl özgürlüğün beyinde olduğunu 21. yy kadınlarını bile kıskandıracak kadar özgürce göstermekte .

Kitabın sonunda bir de bir kaç sayfalık sözlük var Aborjince-Türkçe . 
Yoongar : Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar demekmiş örneğin yada Waddarn : Deniz , Ngarri ise Çalılara musallat olan hayaletler :) 

Aborjin Masalları , Daisy Bates'in çalışmalarının çok ufak bir bölümü ama o kadar dopdolu ki. Dünyayı incitmeden diğer canlılarla bir arada yaşamaya çalışan ilkel Avustralya yerlilerinin teknolojik beyaz insana anlattığı çok şey var bu masallarda .

Okumak lazım Daisy Bates'in kaleminden , Gülsima Eryılmaz ve Akın Emre Pilgir tarafından çevrilmiş , Su Yayınevi tarafından basılmış bu çocuk kitabını .      

Not : Daisy Bates'in fotoğrafı https://www.australianmusiccentre.com.au/event/daisy-bates-at-ooldea 'dan alınmıştır .