1 Nisan 2012 Pazar

PRAG OYUNCAK MÜZESİ

Prag'daki en keyifli müzelerden biridir "Oyuncak Müzesi”.
Jiřská 4, 119 00 Prague adresinde hergün oyuncaklara hayat veren bu müze ikinci katında bir de Barbie sergisi ile gönüllere taht kurmaktadır.

Müzenin ilk katında geçmişten günümüze kadar çocuklara ilham veren oyuncaklar ve hayata renk katan objeler - noel süsleri gibi - sergilenirken, 2. kata çıkmanızla beraber, aslında kızınıza almamak için ayak dirediğiniz, hayalgücünü zedeleyeceğini düşündüğünüz ve gelecekle ilgili yanlış yargılara varmasına neden olacağını ısrarla tekrarladığınız Barbie'ler sahnede yerlerini almaktadır ve siz tüm düşüncelerinizi bir kenara atıp gördüğünüz zarif, şık ve detaylı Barbie, Ken, arkadaşları ve eşyaları karşısında yerlere kadar eğilip, selamlarsınız bu kahramanları, tek tek her birini fotoğraflamanın telaşı ile üstelik.
 
Müze Giriş/Çıkışındaki Heykel Çocuk 

Barbie yaşını hiç göstermiyor

Mutfak eşyaları en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüş

Porselen Bebekler

Porselen Çay Takımı

Bebekler 

Porselen Bebekler 

Kasap Dükkanı. Demek o zamanki çocukların hayal gücü
bu oyuncağı talep ediyormuş.

Fındıkkıranlar ( Nutcracker)

1907 tarihli bu oyuncakla hangi çocuklar hangi hayalleri
kurmuştu acaba ?

Dünyada her çocuğun bir Ayısı mutlaka olmalı !!!
Afrika'daki çocukların da !

Ve benim de aynı buna benzeyen bir ayım vardı
küçük bir çocukken ve çok hazin bir ayrılık hikayemiz
var ! Ayı'm hala duruyor aslında ben 5 yaşımdayken ayrıldı
yollarımız . Bu hüzünlü öyküyü ayrıca yazacağım ...

Ya davulcu, ya zurnacı!

Oyun oynamak ne kadar büyük bir keyif bu
oyuncaklarla

Çay Saati 

GELELİM BARBİE SERGİSİNE 

Barbie'ler gerçekten baş döndürücü, hepsi ile oynamak istiyor insan, son derece zengin bir koleksiyon bu müzede Barbie’nin 50. yılı için sergilenen. 
 
Tek sorun bebeklerin -doğal olarak- camlar arkasında sergileniyor olması, fotoğraf çekerken makinanız ne kadar profesyonel olursa olsun görüntü kalitesini düşürüyor camdaki yansımalar. 


Barbie , Ken ve Arkadaşları 

Kostüm tasarımcıları da mükemmel

Baloya giderken

Masum genç kız Barbie

Kıyafet Balosuna mı acaba ?

Muhtemelen Ken bir kez daha aşık olacak bu
zarif kadına

Pamuk Prenses ve 7 Cüceler 

Oz Büyücüsü
 
Hamile ve Yeni Doğum yapmış Barbie'ler ve
Doktorları

Alternatif Barbie
 
Bu barbie de çok şık

Barbie alışverişlerini Paris'ten yapıyor anlaşılan

Barbie , kesinlikle her yaştaki kadının idolu

Kış giysileri ile Barbie'ler
 
Bu Müzede zaman nasıl geçiyor anlamıyorsunuz ve ilginç bir nokta da etrafta çocuktan daha çok yetişkin olması. Galiba çocuk kalmak isteyenler daha çok gönül veriyor Oyuncak Müzelerine :))

Bugüne kadar İstanbul, Paris, Prag, Münih, Colmar, Trier ve Barcelona-Figueres'deki Oyuncak Müzelerini dolaştım. İstanbul'daki Müze başka nedenlerle de favorim ama sanırım Prag'daki Oyuncak Müzesi de insanın beklentilerini karşılıyor ve kendini iyi hissettiriyor.

Bu arada 2008 yılında Viyana'ya gittiğimizde Viyana Bebek Müzesini çok aradık, haritada gösterilen yere gittik, geldik, o çevreyi alt üst ettik, yine de fayda etmedi, haritaya göre olması gereken yerde başka bir devlet dairesi vardı ve her zamanki gibi sorduğumuzda doğru yanıtı alamadık. Taa ki bir polis memuru "O Müzenin" yakın tarihte kapandığını söyleyene kadar. Viyana'daki Bebek Müzesi yeterince ilgi görmediği için kapanmıştı. 

Bir şehrin geçmişini öğrenmenin en güzel yollarından biri de Oyuncak Müzeleri kesinlikle. Çocukluğu ile yaşamayı sever Şehirkolikler için…

*** Fotoğraflar ;  nAifce ve Sevgili Yeğeni tarafından 2011 Haziran Ayında Prag'da çekilmiştir ... 


 

OKURLARYAZARLARDA



Rahat rahat uyuyun
Seyircisiniz ne de olsa
Sorunuz yok
Yaşama
Yanıtınız da
Zaman sizin
Devir sizin
Önemseyin küçük cümlelerinizi

Sevinin
Sevişin
Sevmeyin
Gerinin
Bağırın
Çağırın
Küfredin
Görmeyin
Göstermeyin
Boşverin
Harcayın
Harcanın
Vermeyin
Saklayın
Saklanın
Öfkelenin
Kemirin Tırnaklarınızı
Konuşmayın
Konuşturmayın sakın

İsmi UMUT olanların
ÖZGÜRLÜK konacaktır Soyadına
Nasıl olsa ...

nAifce
SOYADI BİLİNMİYOR

OKURLARYAZARLARDA

20'li yaşlarımda - henüz evli değilken - haftasonları en büyük aktivitem 11.15 matinesi ve film çıkışı kitap ve anneme bir buket çiçek alıp eve gelmekti. Çiçekleri vazoya yerleştirip, çayı da demledim mi kitabımı alır ve başka bir hayata başlardım.
Tam bir kitap kurduydum. Tabii, en keyif aldığım yer Moda'daki birkaç sahafdı. Gerçi, çoğu zaman annemin muhalefeti ile karşılaşıyordum. Başkalarının eski kitaplarını okuduğum için ama annem kitabın her türlüsüne tapmamın tek nedeninin kendisi olduğunu göremiyordu.
Oysa ki, 11 yaşıma bastığım gün kocaman bir paket verdi bana içi kitap doluydu yırtarak açtım paketi  annem sonradan çok eleştirdiği şeyi yapmış ve Moda'daki bir sahaftan bir sürü kitap almıştı doğum günü hediyesi olarak. Gerçi bazılarını okurken epeyce zorlandım; Jean Paul Sartre Özgürlük Yolları - Yıkılış 'da ne demek istiyordu! Agatha CHRISTIE ve Nil'de Ölüm'ü bir solukta okudum ama Knut HAMSUN ve Açlık'da biraz sıkıldım. Annem, harçlık verdiği zaman paramı kitap dışında birşeye harcamazdım. Biriktirir ve doğruca kitapçıda alırdım soluğu. O zamanlar her konu ilgimi çekiyordu. Üniversite çağlarında biraz daha rafine oldu okuma alışkanlığım, şiir eklendi hayatıma. Şiiri sadece okumuyordum, yazmaya da başlamıştım yeniden. Şiir yazmaya 9-10 yaşlarımda başlamıştım ama üniversite zamanlarında temelini oturttum.
26-31 arası yaşlarımda ise -evli ama henüz bebek sahibi olmadan - haftasonları en büyük aktivitemiz "kokuşma günleri" adını verdiğimiz, sabahtan akşama kadar hırpani ev giysilerimizle, alo pizza hattından yiyecek ve içeceklerimizi sipariş edip, bazen 3 film birden seyretmek ve sayısız gazete ve dergi ve kitap okumaktı eğer haftasonu seyahatine çıkmamışsak. Haftasonu kaçamakları yapıyorsak yakın çevremizde, yol boyunca kitap kurdu olup, bir de uyumadan birkaç on sayfa okur ve kapatırdık günümüzü.
32'den sonra ise okuma alışkanlığım ters yüz oldu. Tekrar başa sardım. Artık bir kızım vardı ve onun okuma alışkanlığını kazanması için gereken neyse onu yapmaya çalışıyordum. Her gece birkaç masal okuyorduk, masal kitapları bana da iyi geliyordu. Unuttuğum çoğu masala tekrar kavuşmuştum.
Dışarı çıktığımızda kitap veya dergi tutturuyorsa hemen hem de hepsini ve hatta daha fazlasını satınalıyorduk. Ama tutturduğu oyuncak, giysi veya şeker - çukulata ise hemen restimizi çekiyorduk ve almıyorduk tutturduğu şeyi. Hala da aynı davranışla devam ediyoruz, kitapçıda sınır tanımıyoruz alışverişe, başka heryerde özgürlüğü sınırlı Üniversiteli kızımızın.
Paris'te ve Viyana'da onun göreviydi Shakespeare and Company'i bulmak; buldu da.
İstediğimiz oldu, O da hayatı başka türlü gözlemliyor işte. 
Gerçi benden farklı olarak harçlıklarının ancak küçük bir kısmını kitap için ayırıyor, kolayını bulmuş durumda, alo anne veya alo baba hattından sipariş ediyor istediği kitap ve dergilerini. Hayır demediğimiz için de harçlığının diğer kısmını Donut's ve Hot Dog yada Zara ve Ayakkabılara yatırıyor :)
Hayatımda kendi kızım dahil okuma alışkanlığını kazanmasını istediğim bütün çocuklara
"Küçük Prens" Kitabını hediye ettim.
Kaçıncı defa okuduğumu hatırlamıyorum , ama , hala canım çocuksu bir şey yapmak istediğinde "Küçük Prens"'i alıyorum elime ve sanki ilk defa okuyormuşum gibi bir keyifle başlıyorum okumaya. Sanıyorum dünyadaki bütün çocuklar bu kitabı okumalı. Biliyorum bu kitabı okuyan çocuklar içindeki çocuğu yaşatabilir büyüdükleri zaman.
Dikkatimi çekiyor kızım da kütüphanesinde elinin yakınlarına koymuş sanki canı çektikçe hemen uzanıyor gibi.
Antoine de Saint-Exupery, bu kitabı yazdığın için sana minnet duyuyorum. Dünyada Kitabını okumuş tüm çocuklar adına TEŞEKKÜR EDERİM... 

nAifce