25 Aralık 2012 Salı

ROMA TATİLİ ve BİZİM AİLE


Freebird // FHY 693 sefer sayılı Pronto Tur'un Özel Roma Uçağı İstanbul'dan ayrılmak üzere havalandığında hala şüphelerim vardı , yanlış bir şehre mi gidiyoruz diye . Aslında gönlümde yatan aslan ; Sosyalist Leningrad ya da Eski Çar yanlısı - yeni Cumhuriyetçi St Petersburg 'du . Yaklaşık 2.5 saat süren yolculuğumuz sona erip , Fiumicino Havaalanına indiğimizde de aynı ruh hali üzerimde pasaport kontrolüne girdim . Kısacık süren pasaport kontrolunu , çok uzun süren bavul bekleme faslı gölgeledi . Meğer , öğlen tatili olduğu için iş yavaşlamış , malum Siesta zamanına toslamışız İtalyan'ların . Bavullarımıza kavuştuktan sonra , bir uçak dolusu Roma gezginini , birkaç Otobüse - Otellerine göre tasnifleyip - dağıtarak , şehir turu için yola koyulduk . Yol boyu rehberimizle tanıştık , Roma hakkında genel bilgiler aldık ve Şehir turunun başlangıç noktası Vatikan'a ve Vatikan'ın en az kendisi kadar ünlü ve uzun giriş kuyruğuna vardık . Nasıl olduğunu anlayamadım ama , kuyruk çok hızlı ilerledi ve biz yaklaşık 45 dakika sonra Vatikan'ın girişinde bulduk kendimizi . Vatikan , Şehir turu kapsamına sığdırılacak bir yer asla değil .  Zaten kızım ve ben bu seyahate hazırlanırken Vatikan , Vatikan Müzeleri ve Sistina Şapel'e tam gün ayırarak gezi planımızı oluşturmuştuk . Daha kapısından girişte bu planımız doğrulandı . Vatikan , katolik'ler için ayrı tariflenir mutlaka ama , Şehirseverler için de çok özel tarifi var bu dünyanın en küçük , en dindar , en ruhani ve en heykeltraş ülkesinin . Henüz kuyrukta sıra beklerken , kızım bir kez daha ne zaman geleceğimizi sormaya başlamıştı bile Roma'ya ...
VATİKAN - Cennetin Anahtarı 
Yaklaşık bir saat süren Vatikan turunun ardından , Roma'ya doğru yola koyulduk . Bu defa ki durağımız , Vittorio Emanuel - Meçhul Asker Anıtı . Vittorio Emauel Anıtını Romalılar sevmiyor , sevmemelerinin nedeni , binanın , şehrin siluetine uymaması , Şehrin eski ve muhteşem mermer rengini bozan duru beyazlığı . ( Bu duru beyazlığın nedeni ise beyaz Brescia mermerinden yapılmış olması )
Binaya   " Düğün Pastası" ya da " Daktilo " diyerek bunu da bir küçültme sıfatı olarak kullanarak , ayırıyorlar Roma'dan bu yapıyı . Çok ilginçtir bu meydan Roma'daki en ünlü 3 balkon'un 2 sine ev sahipliği yapıyor . Birinci sıradaki Papa'nın önemli günlerde hınca hınç Hristiyanları kucakladığı cennetin anahtarı Vatikan balkonuysa , diğeri Duce'lerinin Hitler'in izniyle Roma'lı hemşehrilerini selamladığı bu meydandaki balkon ile hemen karşısındaki binada Napoleon'un anneciğine , Meydanı iyi görebilmesi için yaptırdığı , hatta bir gece sanki kimseye çaktırmadan kondurduğu balkon . O kadar aykırı bir yapısı var ki bu balkonun , o kadar Fransız kalıyor ki Roma'da . Gecekondu bile olamıyor Roma için . Meydanın estetiğini bozuyor . Ama , Napoleon bütün Fransız kibiriyle damgasını vuruyor Roma'ya da neticede .
Piazza Venezia'daki Vittorio Emanuele - Meçhul Asker - Anıtı
Napoleon'un Annesine Piazza Venezia'yı daha iyi görebilmesi için
sonradan ilave ettirdiği balkon . Türkçe'de kullandığımız
"Piyasa Yapmak" terimi bu balkonla özdeşleştirilmektedir


Palazzo Venezia' da Faşist Mussolini'nin Safkan İtalyan'ları selamdığı Balkon
Napoleon'un Annesi Maria Letizia Ramolino'nun  (Bonaparte) Balkonunun
tam karşısında 
Meçhul Asker Anıtının olduğu meydanda , tur otobüslerinin durmasına izin verilmediği için , otobüsümüz bir kaç kez meydanın etrafında turalamak zorunda kaldı , bu esnada rehberimiz de bir daha buraya gelmeyip alışverişe gidecek misafirlerini  düşünerek gereken bilgileri fazla fazla verdi , ama biz daha sonra gelip , Düğün Pastasının içini gezmek ve fotograflamak istediğimizden , turun kısalığına üzülmedik , tam tersine bir sonraki durağın neresi olacağını kestirmeye çalıştık ve Colosseum'un önünde bulduk kendimizi . Tipik fotoğraf çektirme telaşında , objektiflere benzer pozlar düşerken - parmağımızın ucuyla Colosseum'a dokunur vaziyette - yavaş yavaş hava kararmaya başlamıştı Roma'da .
İS 72 yılında İmparator Vespasianus tarafından inşa edilen ,
Ölümcül Gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerinin yapıldığı
Colosseum  
Colosseum , bizim Aile üzerinde etki bırakmayınca - sanırım misyonunu fazlaca vahşi bulmaktayız , bu yüzden nasıl bir tarih sayfasına tanıklık ettiğimizin üzerinde durmadan - tur otobüsümüzün içinde , bundan sonraki durağı beklemeye başladık . Otobüsten indiğimizde artık gece düşmüştü Roma'ya , meydanlar ve meydanlardan daha ünlü çeşmeleri , gece kıyafetlerine bürünmüş ve en gözalıcı mücevherlerini takınmıştı ışıl ışıl , bu büyülü Kenti daha da çekici kılıyordu , geceye bıraktığı pırıltılar .
Colosseum'dan sonra , elimizdeki bozuk paraları Trevi Çeşmesine atarken pozlar vermeye başladık . Nam-ı diğer Aşk Çeşmesinde ; tanıdık kalabalıklar , bildik dileklerle , ya eurolarını ya kendi para birimlerindeki bozukluklarını , isteklerinin hemen orada gerçekleşmesi telaşıyla atmaktaydı suya . Üstelik Paranın nereye düştüğünü takip bile edemeden .
Düşlediğimin aksine telaş içinde Aşk Çeşmesi . Etrafındaki turistlerden yılmış , sanki , şu gezegende herkes sevdiğine kavuşsa da , Trevi de bir rahatlasa, huzur bulsa modunda , sakin sakin , salına salına Roma ile kucaklaşsa . İnsana hissettirdiği bu sularını şarıl şarıl akıtırken .
Artık gerçekten yorgunuz ama , rehberimiz , bizi iyi ağırlamak adına ve görevini harfiyen yerine getirme bilinciyle , yürütmeye devam etti . Trevi'ye "arrivederci " deyip , Piazza del Popolo'ya kadar son adımlarımızı ata ata , hatta ayaklarımızı sürüye sürüye yürüdük . Piazza del Popolo'da
hepimiz , uygun bir mermer parçası bulup , üzerine tünedik ve rehberimizi bu duruşumuzla dinledik , Popolo'yu özelleştirirken ve son cümle olarak haydi otelimize dediği anda sevinçten havalara uçtuk . Otelimiz ; Otel Regio , Termini ve Piazza Repubblica'ya yakın , 3 yıldızlı olmasına rağmen beklentimin üzerinde temiz ve konforlu bir otel  . Ancak , biz otelimize varana kadar saat Roma saati ile 22.00 civarı olduğundan açlık sınırının ötesinde çok aç ve yorgunluk sınırının ötesinde çok yorgunduk , açlığımızı bastırmak için rehberimizden yakın yerde , iyi bir restaurant adresi almak için sıramızı bekledik . Aldığımız adres , gidene kadar ve yemekleri sipariş edene kadar muhalefet yapmama neden olsa da , yemekleri yedikten sonra fikrim tamamen değişti . Tabii ilk gün olması nedeniyle iştahımız Pizza ve Spaghetti ile bilendiği için menülerine bakma gereği bile duymadan , en vejeteryanından yemeklerimizi sipariş ettik . Ancak , sanırım bir daha asla yapmayacağım bir şey yaparak önce su , ardından çay , sonrasında sebze çorbası , yanında cola ve nihayetinde Penne Arabbiata ile kırmızı sofra şarabı içerek bastırdım açlığımı , yani önce gözüm doydu , hepsinden birer kaşık-çatal alarak da nefsimi körlettim . Yemeğimiz bitince , otele dönerken yol üstündeki "Giuliani" de Kahvemizi içtik ve tatlılarımızı yedik . Kendimizi Otelimize attığımızda gece yarısını çoktan devirmişti Roma .
1. günün sonunda bir  SANATSEVER ŞEHİRKOLİK olarak şuna çok emindim : " ROMA'yı GÖRMEYİ HAKSIZ YERE ÇOK GERİLERE BIRAKMIŞIZ " ve bu durumda " ROMA ; BİR KEZ DAHA GELMEYİ KESİNLİKLE HAKEDİYOR !
Hotel REGIO
Adres : Via Volturno , No: 22
00185   ROMA
İlk Akşam yemek yediğimiz " La Famiglia Restorante  Pizzeria "
Adres : Via Gaeta , 66 , 00185 Roma  
Yemekten sonra (Otele ve La Famiglia Restorante'ye)
çok yakın "Giuliani" 'de Kahvemizi içip , tatlımızı yedik  

İTALYAN ŞEHİRLERİNİN YÜKSÜK HALLERİ

ROMA - NAPOLİ - POMPEİ ve VATİKAN YÜKSÜKLERi

Napoli



Pompei 


Roma'yı kurduğuna inanılan ve Kurt Lupa tarafından emzirilerek
büyütülen Romus ve Romulus Kardeşler 
Vatikan - Micromozaik işlenmiş Yüksük 

19 Kasım 2012 Pazartesi

YASAK ve YASAK II CRISTA ve MELODİ BAÇ

Melodi BAÇ - YASAK ve YASAK II CRİSTA romanlarının yazarı . Buraya kadar herşey normal gözüküyor ama , aslında durum biraz daha farklı . Melodi BAÇ , 17 yaşında . Yani bu büyük işleri , küçücük yaşında başarıyor . Geleceğin büyük yazarlarından olacak Melodi , yayınlanan 2 kitabı var ama , şimdiden taslaklarını oluşturduğu birkaç romana da hayat vermekle meşgul  . İlk Kitabı YASAK'ı bir solukta okumuştum , 2. Kitabı YASAK II CRİSTA , piyasaya yeni çıktı , dün Tüyap 31. İstanbul Kitap Fuarında imza günü vardı Melodi'nin . 2. kitabını dün fuardan aldım , yazara imzalattım , bugün okumaya başladım . Melodi aynı zamanda benim çocukluk arkadaşımın da kızı . Gençleri böyle büyük başarılarda desteklemek gerekiyor ... 
Bir Yazarı desteklemenin yolu da "Onu Okumaktan" geçiyor ...

  
Yazar Melodi BAÇ 



Bu genç Yazarın ; 31. İstanbul Kitap Fuarı ( Tüyap ) , 4. Holdeki , İKİNCİ ADAM Yayınevinde 24 Kasımda da İmza günü var  ...       

 İKİNCİ ADAM YAYINEVİ





22 Ekim 2012 Pazartesi

1 KAHVALTI X 1 KİTAP X 2 FİLM X 3 ARKADAŞ

PAZAR KEYFİ :  1 KAHVALTI x 1 KİTAP x 2 FİLM x 3 ARKADAŞ ... 





Günlerden Pazar 
Film, Aile Kahvaltısı ve Arkadaş günü, bir de Kitap ve bir fincan Kahve eklenince yanlarına :) Daha ne ister insan, YAŞAMAK dediğin bu değil midir ?

16 Ekim 2012 Salı

LA FEE yada AŞK PERİSİ

- La Fee / Aşk Perisi
Kendin Pişir , Kendin Ye yapmışlar ...
Yönetirken  Oynamışlar ...
 - Dominique ABEL
- Fiona GORDON
- Bruno ROMY
Yapım Yılı : 2011 

Bu filmi ya çok seveceksiniz , ya dayanamayıp başka bir film seçeceksiniz !!! 

Ben direnip ve beğenip sonuna kadar seyredenlerdenim :) 













3 Ekim 2012 Çarşamba

DARICA FARUK YALÇIN HAYVANAT BAHÇESİ

DARICA FARUK YALÇIN HAYVANAT BAHÇESİ






























Sirk'e gidemiyorum, hayvanları eğitmek için kullandıkları metodları onaylamadığım için. 
Hayvanat bahçelerini yine de seviyorum. Hayatım boyunca pek çok hayvanı yakından görme şansını verdi çünkü gezdiklerim. Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesine daha önceki yıllarda da gitmiştim. Ancak  sanırım zaman zaman doğaya duyulan özlemden olsa gerek yine çağırdı beni burası. Arkadaşımla beraber öğlen tatilinde - çalıştığımız Fabrikaya çok yakın - soluğu Darıca Hayvanat Bahçesinde aldık. Yaklaşık 1.5 saat kalabildik, zamanımız daha fazlasına müsaade etmedi. En çok şempanzelerden etkilendik, ben bir de leyleklerle zaman geçirdim. Lama'lar ve pony'ler çok sevimliydiler. 
Ancak, doğal ortamlarından çok uzakta olduklarından ve yaşam alanları oldukça dar çerçeve ile sınırlandığından hayvanlar durgun ve mutsuzdu. Sanırım aşırı ilgi yüzünden insanları da görmemezlikten geliyorlar artık. Bazı hayvanlar bizi görünce sırtlarını dönüp, kafeslerinin arka taraflarına doğru gittiler. Bazı hayvanlar hava çok güzel olduğu halde canlı ve hareketli olmak yerine kafeslerinde bir köşede kıvrılmış uyuyorlardı. Hüzünlenerek ayrıldım buradan. Zaten her ayrılık kendi hüznünü taşımaz mı ? Bir daha ne zaman ziyaret edebilirim bilmiyorum ama, daha çok kişinin ziyaret etmesi ve bu güzel işletmenin ayakta kalmasına destek olması gerektiğini düşünüyorum. 
*Fotoğraflar ;  nAifce tarafından 2012 Eylül Ayında Darıca Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesinde çekilmiştir ...