31 Aralık 2015 Perşembe

AMSTERDAM'LI YÜKSÜKLER



Yılın son seyahatini yaptığım Amsterdam'ın Noel zamanlarını ve Volendam ile Edam'ı yazmakla meşgulum  şu sıralar ama yüksükleri hemen paylaşmak istedim "Şehirkolik bir Koleksiyoncu" haliyle.
 
"İnci Küpeli Kız" Hollandalı ressam Johannes VERMEER'in en ünlü tablosu. 2003 yapımı filmi ile sanırım tanımayan da kalmamıştır inci küpeli hizmetçi kızı, filmi ile ününe ün katılan bir tablo bu. 
  
Yüksüğünü alırken İstanbul'a dönünce filmi bir kez daha seyretmeliyim diye düşündüm ve döner dönmez  izledim. 

Yönetmen:Peter WEBBER
Oyuncular: Colin FIRTH
Scarlett JOHANSSON
Tom WILKINSON 
Yapım Yılı: 2003

Detaylarını yazmakla meşgul olduğum Volendam ve Edam ise tipik Hollanda balıkçı ve peynir köyleri. Her iki köyde de Hollanda yaşamını izleyebilirsiniz, dolayısıyla Amsterdam'a yolunuz düştüğünde mutlaka görmeniz gerekenlerden Volendam ve Edam.

Vincent Van GOGH; en tanınmış ressamlardan ve Hollandalı'lardan hiç kuşkusuz gezegenimizdeki.



Her sanatçı gibi çalkantılı bir hayatı olan Vincent Van GOGH; büyük ruhsal çöküşler de yaşamış ve bu zamanlardan birinde sol kulağını keserek resimlerini bile gölgede bırakacak bir imza atmış biyografisine.
Muhteşem Tablolarını ve Kara Kalem çalışmalarını Museumplein 6, 1071 DJ Amsterdam adresindeki Van Gogh Müzesinde gezip görebilirsiniz.  

Hikayeleri bunlar yeni yüksüklerin. 

Bol gezmeli, çok biriktirmeli ve bir o kadar etrafa dağıtmalı, sağlıklı ve bereketli ve hepsinden önemlisi Barışçıl bir yıl olur 2016 umarım, umalım :)) 

Mutlu Yıllar 




1 Kasım 2015 Pazar

BAYAN PEREGRINE'in TUHAF ÇOCUKLARI


Ransom RIGGS'in "Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları" ya da oijinal adıyla "Miss Peregrine's Home for Peculier Children" kitabını Filmden önce okumak gerek diyerek İdefix'e ısmarladım, gelir gelmez okumaya başladım, bir solukta okudum, bitirdim.
Kitap; gerek konusu, gerek sayfa dizaynı ve resimleri ile



sizi bambaşka zamanlara ve yerlere götürüyor, bambaşka insanlarla tanıştırıyor.  

Şimdi Tim BURTON tarafından çekilen Filmini bekliyorum heyecanla.  
Yönetmen: Tim BURTON
Oyuncular: Eva GREEN
Samuel L. JACKSON
Kim DICKENS
Judi DENCH
Yapım Yılı: 2015

29 Ağustos 2015 Cumartesi

YERYÜZÜNDEKİ CENNET ; HALLSTATT

Bazı şehirleri anlatmak başlangıçta oldukça zorlar. İlk cümleyi bir türlü kuramam hatta ilk cümle için birkaç gün harcadığım olur. Ama, ilk cümle ortaya çıkar çıkmaz da, şehrin hikayesi kendiliğinden dökülür saçılır etrafa, tadına doyum olmaz. 

Salzburg'dan yola çıktığımızda yol boyu Avusturya'nın Alp Dağlarına yaslanan eşsiz güzellikte doğasını seyredeceğimizi ve beynimize müthiş karelerin yerleşeceğini biliyordum ama bu kadarını da asla tahmin etmiyordum. Bir yol ancak bu kadar romantik olabilirdi. 

Bir yanda Alp dağları, bir yanda tipik balkonları pembe çiçekli, dik çatılı ahşap dağ evleri, bir yanda Avusturyalı'ların şezlongları ve karavanları ile etrafında renkli görüntüler oluşturduğu göller. 
Salzkammergut Göller Bölgesi; rotamız Salzburg'dan Hallstatt’a.







Aracımızın camına yapışmış mümkün olduğunca çok çok çok fotoğraf çekmeye çalışırken, bir yandan da güzergahımıza ait notları gözden geçiriyorum, derlediğim bilgilerin hepsinde ortak nokta buranın "Yeryüzündeki Cennet" olduğu yönünde.  Hayalinizde nasıl bir Cennet var bilemiyorum ama, Hallstatt'ı gördükten sonra eminim Cennet anlayışınızı Hallstatt'a göre tekrar belirleyeceksiniz.

Hallstatt; eski bir Tuz Kasabası aslında, dünyanın en eski tuz madeni burada. Tuz madenini tur programının kapsamında ekstra ücret ödeyerek dolaşabiliyorsunuz. 

Hallstatt, ilk yerleşimcileri olan Tuz Madencilerini unutmamış, Kasabanın girişinde naif bir Heykelle anıyor bu bölgeye zenginliğini de kazandıran Madencileri.


Kasaba Hallstattersee Gölünün kenarında kurulmuş, Dünyadaki Cennet görüntülerini deklanşöre ard arda basıp, sabitlemeye çalışırken, nefes kesen manzarayı kaçırmamak için de bulunduğunuz noktaya demir atıyorsunuz adeta. 

Göldeki hayatlar; narin ve zarifçe yanınıza yaklaşırlarsa muhtemelen elinizde bretzel var demektir :)) Doğadaki dengeleri bozmamak adına bretzellerden vermemeye çalışıyorsunuz ama, o kadar ısrarcılar ki dayanamayabilirsiniz :)) 



    Bu ilgi aslında yiyeceklere :))


Birinci ve İkinci Dünya Savaşında hayatını kaybeden Hallstatt'lı askerler için yapılmış olan anıt duvar.



Kasaba zengin madencilerin evleri ve yol boyu birbirinden renkli görüntüler oluşturan dükkanlar ve cafe-restaurantlar ile cıvıl cıvıl.   


Hallstatt'daki en ilginç dükkan olan Antikacı Dükkanı ve dışında sergilediği eskiler.



Meydandaki doğal su kaynağından akan içilebilir buz gibi kaynak suyu


Ara sokaklarda kaybolmak yerine, zamanı unutmak ve bu cennette kalarak, kendinizi bulmak telaşına düşüyorsunuz.  


 

 

Hallstatt'ın çok küçük bir mezarlığı var ve yeterli yer olmadığından "her 10 yılını dolduran mezar"ın içinden kemikler çıkartılıyor, temizleniyor, güneşte beyazlatılıyor ve aile isimleri işlenerek, çeşitli motiflerle de süslenerek Katolik Kilisesindeki "Beinhaus" yani, "Kemik Evinde" depolanıyor taa ki 1970'li yıllara kadar. 1970'li yıllarda "Yakılma" Katolik Kilisesi tarafından onaylanınca kemiklerin çıkartılıp yenilere yer açılması uygulamasından vazgeçiliyor.  

                 Kemik Evinin tabelası
   
 

Katolik Kilisesinin bahçesindeki son derece düzenli ama, bir o kadar da küçük Hallstatt mezarlığı

            Kemik Evinde depolanmış Kemikler

Süslemek için yapılmış renkli boyalı motifler "içinde bulunduğunuz durumu" sempatikleştirip, "olabilirlik" düzeyine getiriyor. Altın dişi duran tek örnek olan süslü kafatası ise sıradanlıktan çıkartıp,neşeli ve kişiye özel kılıyor... 
Beinhaus artık tamamen turistik hizmet vermekte :))  




"Okul çantası şeklindeki gazetelik" gibi detaylarla sizi kendine başka türlü bağlıyor bu eski Madenci Kasabası :))


            Hallstatt'lı Oyuncaklar

 

 

 

 

Sadece evleri değil, etrafta yetişen bitkileri de son derece zarif.

Avuç içi kadar Hallstatt da çok hoş Restaurantlar var; hem geleneksel Avusturya mutfağından, hem de Dünya mutfağından tadımlar yapabilirsiniz.

Tabii bir Türk Dönerci de var Hallstatt'da :))

            Hallstatt'daki Dönerci  

Yol boyu çok hoş hediyelik eşya dükkanlarından yapacağınız en Hallstatt'a özgü alışveriş "Tuz" olacaktır hiç kuşkusuz.


Ancak, "Şehri; koleksiyonlarda biriktiren bir Şehirkolikseniz" aynı benim gibi, buzdolabı magneti, baykuş ve dikiş yüksüğü koleksiyonlarınıza son derece Hallstatt'lı parçalar kazandırabilirsiniz.

"Mozart'ın Avrupa Köyleri" turu çerçevesinde bir günümüzü geçirdiğimiz Hallstatt, aynı Karlovy Vary ve Amsterdam gibi görür görmez kanıma işleyenlerden. 

Bütün Şehirkolikler yada Gezginler için kaçırılmaması gereken bir yeryüzü parçası :))  
Hele de Çinlilerin de dayanamayıp birebir kopyasını kendi Ülkelerinde inşa ettikleri düşünüldüğünde :))

*** Fotoğraflar nAifce tarafından Temmuz 2015'de Hallstatt'da çekilmiştir. 

11 Ağustos 2015 Salı

SALZBURG ; MOZART'ın SAKİN ŞEHRİ

 Her şehrin ayırt edici bir özelliği vardır Şehirkolikler için, kiminde tarihin en karanlık dehlizlerinde zaman yolculuğuna çıkarsınız, kiminde teknoloji çılgınlığına kapılır, siber yaşama başlarsınız, kimi şehrin kokusu cezbeder, kimi şehir jazz'dır, kimisi klasik müzik, reddedilen bir şehir ise mutlaka silik bir fotoğraftır Şehirkolikler için, ondandır gidilecekler listesinde yer alamaz...  
 "Bir Şehirkoliğin kişiliğidir seçtiği Şehirler aslında"

İşte tam da bu nedenle sizin şehriniz Salzburg'sa "Romantik bir Şehirkoliksiniz demektir, dış etkilere karşı kendini koruyabilen, biraz sakin, biraz sade, tamamiyle görmüş geçirmiş" 
    
"Mozart'ın Avrupa Köyleri" turunun başlangıç noktası olan ve aynı zamanda Mozart'ın doğduğu şehir Salzburg’un, Şehirkolikler için ayırt edici diğer bir özelliği ise son derece estetik "Ferforje reklam panoları" hiç kuşkusuz.

Şehrin bütün kimliğini panolarda görebilir, yaşayabilir, hissedebilirsiniz. Dünya markalarına, kendi standartlarını kabul ettirmiş olan Salzburg, yürekten bir alkışı hak ediyor bu anlamda sanırım.  
  



Birbiri ile uyumlu, sade, ışıksız ve pırıltısız, tek işlevi markanın bulunduğu yeri işaret etmek olan zarif isim panoları, günlük hayatı kalabalık ve gürültücü yapmak yerine sakinleştiriyor, sadeleştiriyor. (İstanbul'un alışık olmadığı bir yaşam biçimi bu)  


                              
Sazlburg demek Mozart demek aynı zamanda. Eğer, yaz döneminde yolunuz düşerse Avusturya'nın bu en biblo şehrine, ister bir cafede, ister en bilindik markaların boy gösterdiği Getreidegasse caddesinde, ya da en ücra ara sokaklarında dolaşın, her taraftan Mozart'ın müziğini duyacaksınız, ruhunuzu da doyuracak Salzburg kısaca. 



Tirol Bölgesi şapkalarının satıldığı Şapka dükkanları alternatif hediyelik imkanları da sunuyor  "Bir şehri üzerinde taşımayı sever Şehirkoliklere" :))










Şehrin naif Ferforje kimliğinde Hohensalzburg'a (Salzburg Kalesi) çıkmak için kullanılan Fünikülerin tabelası favorilerimden :))  

Salzburg'lu Hugo BOSS 



Orta Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde/Şehirlerinde yediğim Bretzel'in Salzburg'daki tadı elbette "yediklerimin içinde en tuzlusu" olarak tarif edilebilir çünkü Salzburg’un kelime anlamı "Tuz Kalesi" demektir ve adını bölgeye ilk yerleşenlerin hayatlarını kazandıkları Tuz Madenlerinden almaktadır. Bretzel'in bir İstanbul'lu olarak karşılığı ise "belki" çıtır sabah simidi olabilir :)) 

Salzburg'lu Fırıncının kullandığı Bretzelli tabela ise tam not alıyor ve favorilerim arasına giriyor...   


Şehri ikiye bölen Salzach nehri, şehrin silüetini belirleyen bir yakadaki Salzburg Kalesi ile diğer taraftaki Mirabell Sarayını birbirine köprülerle bağlıyor ve içlerinden biri -Makartsteg Köprüsü Avrupanın pek çok şehrindeki köprülerin modasına uyarak, üzerindeki kilitlerle dünyanın dört bir yanından Aşkları birbirine bağlıyor. 


Salzburg için en güzel zaman; ya Aralık Ayı- Buz Patencilerin ve Noel Pazarlarının rengarenk görüntüleri arasında dolaşmak- ya da Temmuz / Ağustos ayları- Müzik Festivalinin şehre yayılan sanatçıları ve sanatı ile bir arada ruhunuza dans ettirerek- ama her iki zamanda da kaçırılmaması gereken bir şehir kesinlikle "Tuz Kalesi”…

*** Fotoğraflar ;  nAifctarafından Temmuz 2015 tarihinde Salzburg'da çekilmiştir...