24 Mayıs 2015 Pazar

İSTANBUL OYUNCAK MÜZESİ - 10.YIL / 2015



Bir süredir İstanbul Oyuncak Müzesi'ni gezmek düşmüştü içime, Sunay AKIN'ın müzeye kazandırdığı yeni oyuncakları görmek ve İstanbul'un ruhuma en iyi gelen müzesinde çocuk çocuk dolaşmak için.

En son 2013 yılında kızımla dolaşmıştık İstanbul'un neşeli müzesini üstelik Aralık ayı idi ve yeni yıl giysilerine bürünmüş müze, tadına doyulmaz birkaç saat yaşatmıştı bize.  

Aradan geçen yaklaşık bir buçuk yılda Charlie Chaplin, Mickey Mause ve başka yeni oyuncaklar katılmıştı müze koleksiyonuna ayrıca Müze bu yıl 10. yılını kutladığı içinde başka türlü bir anlamı vardı dolaşmanın.

Giriş biletimi alırken, gişe görevlisinden yeni gelen Oyuncakların nerelerde sergilendiğini öğrendim ama, sanki ilk kez geziyormuşum gibi yine en baştan başladım dolaşmaya.



Charlie Chaplin oyuncağı en son katılanlardan İstanbul Oyuncak Müzesine.   


Mickey Mouse eskiden beri İstanbullu'ymuş gibi duruyor ama, İstanbul'un havasını suyunu yeni soluyanlardan O da :))

Müzede en çok zamanı bebek evlerinin bulunduğu bölümde geçirdim yine her zaman olduğu gibi...











Bebek Evlerindeki detaylara takıldım uzun süre.

Bu Oyuncaklarla oynayan çocukların ne kadar şanslı olduğunu ve hayata, dünyadaki milyonlarca çocuktan bir sıfır önde başladıklarını düşündüm ama bu oyuncaklarla oynayan çocukların büyüyünce "HİTLER'in Hayallerini" de oynadıklarını düşündüm akabinde.

İyi ki annelerimiz hazırlamıştı bizim oynadığımız örgüden bebeklerimizi ve yorganlarını, yastıklarını, yada tahtadan oyuncaklarımızla oynamıştık çocuk oyunlarımızı sokaklarda, kan ter içinde, düşe kalka, dizlerimizde bitmeyen yara kabukları ile... 

(Dakikalarca bakmaya doyamadığım, İsviçre'deki bir müzayededen alınan 4 katlı Bebek Evinin fotoğraflarını camekan yüzünden istediğim kalitede çekemediğim için paylaşamadığı belirtmeliyim.)


İstanbul Oyuncak Müzesindeki ayağının tozu ile sergilenen bir diğer Bebek ise 150 yaşında ve Fransız yapımı olan Oyuncak Satıcısı.  


 






Çocukken gelecekle ilgili kurduğum düşlerde Daktilo, Fotoğraf Makinası ve Tır kullanmak vardı. 
Sonra birgün gelecek geldi, Üniversiteden mezun oldum, Planlama Mühendisi olarak bir Fabrikada işe başladım ve ilk maaşımla kendime Fotoğraf Makinası ile Daktilo aldım.  
Şiirlerimi daktilo ile yazmaya başlamıştım... 
Daktilo Kız" ne güzel bir Oyuncak, nelerine dokunmadı ki geçmişimin, hangi şiirleri yazdırmadı ki yeniden... 
 
Tır kullanmak halen gelecekteki düş'üm olarak tutunmakta içimde :))



Prag'tan yaptığım Kadınca!!! alışverişlerin başında ayakkabı yada giysi almak yerine Kuklalar geldiği için müzedeki kuklaların da hiçbirini kaçırmamaya çalıştım.



1950'lerde Japonya'da üretilmiş bu Teneke Oyuncağı bir koleksiyonerden satınalarak Türk Çocuklarına hediye etmiş Sunay AKIN. 


Baykuş'u bilge sayan felsefeler, oyuncağı ile, gelecek kuşaklarına bu bilgeliği aktarmayı da başarabilmektedirler hiç kuşkusuz.




Pencere kenarına oturup olan biteni, geleni geçeni seyreden Pinokyo ve Tenten Müze kapandıktan sonra ne yapıyorlar acaba ?



Müzenin edebiyat bölümününde pek çok Yazar ve eserinin misyonu ise; yol gösterici olmak “kahramanlarının hikayeleri ile" her günün çocuklarına. 





Dopdolu mutlulukla ayrılırken Müzeden, bir sonraki gelişime kadar, Lamba Zürafalara "Hoşçakalın" diyorum, Çocukların hayallerini aydınlatmaya devam etmelerini dileyerek.

***Fotoğraflar ;  nAifce tarafından Mayıs 2015 Tarihinde Sunay Akın İstanbul Oyuncak Müzesinde çekilmiştir...

ESKİ KARAAĞAÇ KÖYÜ LEYLEK ŞENLİĞİ



Avrupa'nın 11. Leylek Köyü Eski Karaağaç 31 Mayıs'ta başlayacak olan Leylek Şenlikleri için hazırlık yapıyor. Resim öğretmenliği öğrencileri hummalı çalışma ile köyün her tarafını Leylek resimleri ile donatıyorlar, dolayısıyla ortaya son derece renkli görüntüler çıkıyor.










İzin isteyip fotoğraflarını çekerken sohbet ettiğim Öğrenciler yaptıkları işten son derece keyif alıyorlardı. O kadar Severek ve isteyerek resimliyorlardı ki Leylekleri, Köy evlerinin bacalarındaki yuvalarında "Laka laka lak lak " gerçek Leyleklerin papucu dama atıldı :))










Çalışmalarını izlerken sohbet ettiğim öğrencilerden biri yanlarından ayrılırken arkamdan sesleniyordu "Peki siz kimsiniz ?" 

nAifcdedim, bu defa sizlerin yarattığı Leylekleri yayınlayacağım bloğumda. Gülüştüler "Okuyacağız " dediler, el salladım herbirine, ayrıldım yanlarından.



Köy meydanında; Pazar günü olduğu için mi (Pazar günleri böyle konuk ağırlama ritüeli de olabilir), duvarlarını resimlerle bezeyen Üniversite Öğrencileri ile şenlendiği için mi, yoksa şenliklere çok az bir zaman kaldığından konuklara ön hazırlık yaptığı için midir, uzun sofralarda gelene geçene öğle yemeği ikram ediliyordu. 

Bir kez daha konukseverliğin ne olduğunu ve nasıl gösterildiğini yaşattı Eski Karaağaç Köyü.

Bir kez de nAifce aracılığı ile teşekkür ederim Eski Karaağaç Köyüne, gerek göçmen leyleklere gösterdiği şefkat ve verdiği önem için, gerek Türk misafirperverliğinin ne olduğunu kanıtladığı için...

*** Fotoğraflar; nAifce  tarafından 17 Mayıs 2015 tarihinde, Eski Karaağaç Köyünde çekilmiştir.