23 Mart 2025 Pazar

8 GÜN, 4 ÜLKE, 10 ŞEHİR - MOZART'ın İZİNDE - 3


STRASBOURG ve COLMAR


Baden Baden'i geride bırakıp yaklaşık 40 km sonra hem ülke değiştiriyoruz hem de şehir,  Fransa'ya giriş yapıyoruz, üç gün Strasbourg ve çevresini dolaşacağız. 

Strasbourg bazen Almanya'nın olmuş bazen Fransa'nın, o yüzden hem Almanca hem Fransızca konuşuluyor bu bölgede. Birinci Dünya Savaşından beri Fransa'ya dahil olan Strasbourg, Alsace bölgesinde ve Leylek, Noel , Şarap başkenti, bir de Brüksel'den sonraki Avrupa Birliğinin en önemli kenti, bu yüzden Avrupa'nın başkenti diye de anılmakta. Avrupa Birliğinin pek çok organı bu şehirde tabii bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Strasbourg'ta veriyor kararlarını. Strasbourg bu kurumlarla daha ağırbaşlı ve dengeli bir duruş sergiliyor. 

Bir şehir leyleklere ev sahipliği yapıyorsa o şehirde hoşgörü ve saygı egemen oluyor, sevecen, değerlerini koruyan aynı zamanda çocuksu heyecanlarını yaşatan naif bir şehir de aynı zamanda Strasbourg. Bütün dükkanlardaki ortak ana fikir ise leylek.  

Mozart turu yaparken ilk kez geldiğim Strasbourg daha sonraları hayatımda önemli bir yer işgal etti. Bu seyahatten bir kaç yıl sonra kızım Erasmus bursu ile yaklaşık bir yıl bu şehirde yaşadı ve Strasbourg Üniversitesinde eğitim aldı. O dönem kısa aralıklarla bu harika şehre gidip kalma imkanım oldu ve çevresini de kızımla birlikte dolaştık.


Strasbourg'un içinden ILL nehri geçmekte ve şehrin en güzel ama tabii turistik yeri kuşkusuz La Petite France. La Petite France şehrin olmazsa olmazlarından. Strasbourg'da olduğum zamanlar özellikle akşam yemekleri için La Petite France'daki restaurantlardan birini tercih ettim, hem gündüz hem gece atmosferi çok güzel ama turistik bir bölge olduğu için fiyatlar biraz daha pahalı. 





Şehrin merkezinde dükkanlarda obje olarak gördüğünüz Leylekler, Orangerie Park'ta özneye dönüşüyor ve yanınızda yörenizde yürümeye yada uçmaya başlıyorlar.



Orangerie Park şehrin nefes aldığınız noktası. Göletin kenarında oturup dizinde bilgisayarı ile çalışan yada kitabını okuyan ( bu profil çokça), kahvesi ve sandviçi ile piknik yapan, kuğuların ve ördeklerin eşliğinde sandal ile dolaşan, çocukları ile oyun oynayan Strasbourglular, bazen de bir düğün alayı parkın samimi görüntüleri olarak karşınıza çıkıyor. Koskocaman bu park envai çeşit ağaç ve çiçekler ile çeşitli hayvanlara ve bolca Leyleğe ev sahipliği yapıyor, hizmet veren restaurant ve cafeler de mevcut. Park 18. yy'da yapılmış adını ise parka dikilen portakal ağaçlarından almış. Napoleon'un büyük aşkı ve eşi Josephine bu parkta zaman geçirmeyi çok severmiş ve Strasbourg'da olduğu zamanlarda ise Rohan Sarayında kalırmış. Parkın ana binası Josephin'e adanmış, Josephine Pavyonu şimdilerde sergi ve etkinlikler için kullanılmaktaymış. 

Notre Dame de Strasbourg katedrali ise şehrin en popüler turistik noktalarından biri. Şehrin ana meydanında ve etrafında cafeler, restaurantlar, hediyelik eşya dükkanları ve geleneksel Alsace evleri bulunmakta.   

 
 
Notre Dame de Strasbourg 

Astronomi saati 

Katedralin içindeki Astronomi saati görülmesi gereken şehir simgelerinden biri. 1352'de başlayan hikayesinde saat 3 kez yenilenmiş, bugün kullanılan hali 1843'de tamamlanmış. Güneş, ay, gezegenler ve takımyıldızların hareketlerini gösteren saatin her gün 12.30'da mekanik havarilerin yürüyüşü olan bir ritüeli de var.

"Bir şehri gezerken geçmişini öğrenmek için müzelerden yardım alan Şehirkoliklerdenseniz" gezip deneyimlediğim müzeler ;
Musee Historique de la Ville de Strasbourg, Musee Alcasien, Musee d'Art Moderne et Contemporaine, Musee des Arts Décoratifs, Musee des Beaux-Arts oldu. Bu müzelerde ilginç uygulamalar da var. Orijinaline birebir sadık kalınarak yapılan örnek parçalar ziyaretçilerin deneyimine sunuluyor kiminin dokusu kiminin ağırlığı kiminin nasıl çalıştığını dokunarak veya kullanarak deneyimlemiş oluyorsunuz.

Orijinaline birebir sadık kalınarak yapılan ve ziyaretçilere deneyimlemek için sunulan örneklerden biri 





Strasbourg ara sokaklarında hayat her yerde; biraz eski biraz yeni biraz noel biraz genç biraz yaşlı ama capcanlı :)

Strasbourg Bit Pazarı

Gingerbread





Strasbourg'un lezzetlerinden biri Tarte Flambee. Tercihimi vejeteryan olandan yana kullanıyorum. Tarte Flambee ince hamurlu bir çeşit pizza olarak tanımlanabilir. İstediğiniz malzeme ile de seçebilirsiniz.  


Alsace bölgesinde çoğu restaurantta kullanılan şarap kadehleri,
 turistlerin hediyelik eşya olarak da tercihlerinden

COLMAR

Gare de Strasbourg'dan trenle yaklaşık 30 dakika süren bir yolculukla şarabın başkenti ve Alsace bölgesinin en neşeli, en çocuksu yeri Colmar'a ulaşıyorsunuz.    

Colmar'ın girişindeki Özgürlük heykeli ise aslı New York'ta olan heykeli yapan ve Colmar'lı olan Frederic Auguste Bartholdi'nin anısına yapılmış.  

New York'taki Özgürlük Heykelinin mimarı Frederic Auguste Bartholdi'nin Colmar'da çocukken yaşadığı ev müze olarak hizmet veriyor. (Musee Bertholdi)     


Onkel Hansi'nin Alsace desenleri

Colmar'ın keşfine Musee Hansi'yi dolaşarak başlıyoruz. Onkel Hansi ya da gerçek adıyla Jean-Jacques Waltz Colmar'lı illüstratör ve karikatürist, bu müze de Onkel Hansi'nin müzesi. Zaten Colmar Onkel Hansi'nin desenleri ile bezeli durumda. Müzenin giriş katında hoş bir hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.   





Colmar'da bir de oyuncak müzesi var; Musee du Jouet, küçük bir müze ve genelin pazartesi günü kapalı olmasının aksine salı günleri kapalı bu Müze.


 
Colmar'da yapılacak bir diğer etkinlik Little Venice'de Lauch nehri üzerinde gondol ile dolaşmak. ILL nehrinin bir kolu Lauch ve bu kol Ren nehrine de bağlanmakta. Alsace bölgesinde Fransa ve Almanya bir arada ama farklı tarihler yazarak birbirlerine karışmışlar şehir kurulduğundan beri.      
 
Avrupa'nın biblo şehri Prag ise masal şehri de Colmar :) Sokaklarında gezerken bir masalın içinde dolaşıyorsunuz. Ortaçağ'dan kalma geleneksel yarı ahşap evlerini fotoğraflamaya doyamıyorsunuz. Her bir sokağına, her bir dükkanına girdim, kendimi masalın figüranlarından biri hissettim. Ancak, Colmar bir süre korku masalı da yaşatıyor bu masalı Avrupa'da pek çok yerde yazan Naziler tarafından. Colmar, İkinci Dünya Savaşında Nazilerin işgaline uğruyor ve 02 Şubat 1945'e kadar Nazilerin elinde kalıyor bu bölge. Fransa'da savaş Colmar'ın müttefik orduları tarafından ele geçirilmesi ile bitiyor yani Colmar savaşın bitim noktası oluyor Fransa adına. 
Colmar'ı şimdilerde dolaşırken korku masalının yazıldığı zamanlar asla hissedilmiyor hiç kuşkusuz ama beş yıllık Nazi gerçeği tarihe not düşülmüş durumda.  

ZÜRİCH

Zürich'e doğru yola çıkarken Strasbourg'a veda etmek zor geliyor, yüreğimizin bir parçasını burada bırakıyoruz en kısa sürede gelip geri almak üzere o parçayı. Yaklaşık üç saat sürüyor yolculuğumuz. 
Zürich Avrupa'nın en pahalı şehirlerinin başında geliyor. Gittiğim her şehirden bir kaç buzdolabı magneti ve onlarca dikiş yüksüğü almış biri olarak Zürich'ten dönerken ne magnet vardı bavulumda ne de İsviçre yüksüğü!  
Zürich'ten kalanlar Fraumünster Kilisesindeki Marc Chagall ve Augusto Giacometti'nin şahane vitray çalışmaları ancak fotoğraf çekmek yasak olduğundan bunlar için paylaşım yapamıyorum, şehrin içinden akan Limmat nehri ve kuğuları, Limmat nehrinin kenarındaki bir cafeden şehri seyretmek, İsviçre bayrakları ile donatılmış sokakları.  



Zürich'de de Leylek buluyoruz :)

Sabah erken kahvaltıdan sonra Almanya'ya doğru yola çıkıyoruz, Baden-Württemberg eyaletindeki Friedrichshafen havalimanından İstanbul'a uçacağız.  

*** Fotoğraflar ; nAifctarafından Strasbourg, Colmar ve Zürich'de çekilmiştir... 

8 GÜN, 4 ÜLKE, 10 ŞEHİR - MOZART'ın İZİNDE - 2


 HOHENSCHWANGAU ve NEUSCHWANSTEIN ŞATOSU

Münih'ten sonraki durak Hohenschwangau köyü ve Neuschwanstein şatosu, yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra varıyoruz bölgeye. Köyden şatoya çıkmak için çam ormanlarında harika bir yürüyüş rotası var ve bu ormanlar Alp dağlarına sırtını dayamış, ciğerleriniz hem dağ hem çam ormanının havası yüzünden bayram ediyor. (Yürüyerek çıkmak istemeyenler için diğer seçenek faytonlar)

                                           

Neuschwanstein Şatosu 19.yy'da Kral Ludwig II tarafından yaptırılmış ancak Kralın ömrü şatonun bitişini görmeye yetmemiş. Kralın ölümü ise şaibeli, kendisine deli kral da denilmekte!

Şatonun içini gezmek için oluşan bilet kuyruğunu görünce bilet almaktan vazgeçip - bileti internetten almadığımıza pişman olarak- şatonun çevresini dolaşmakla yetindik. Eğer herhangi bir tur ile gitmeyip kendiniz gezeceksiniz illa internetten bilet ayarlamalısınız aksi takdirde oldukça uzun bir kuyruk -birkaç saat- beklemek gerekecek acı bir tecrübe ile sabittir!  



Dönüş yolunda hayal kırıklığımızı yenebilmek için ormanın daha çok keyfini çıkarttık. 
 



Köyde hatıra eşyaları satın alabileceğiniz mağazalar, Müze ve yemek yiyebileceğiniz vejeteryan ve vegan seçeneklerin de olduğu yerler bulunuyor. Yemek için tercihimizi Hotel Müller'de, otel mutfağının vejeteryan ürünlerinden yana kullandık.

Ve yine yola düşme zamanı geldi, güzergahtaki en çok görmek istediğim kasabalardan biri olan Rothenburg'a gidiyoruz. Rothenburg ob der Tauber yeni yıl kasabası yani 12 ay boyunca yeni yılı kutluyor, dükkanlar, oteller, tatlılar her şey noel'e ait :) ve bir diğer özelliği de Almanya'nın "Romantik Yol" üzerindeki Kasabalarından biri olması. 

Rotenberg ob der Tauber


               Gece Bekçisinin aslı                  Hediyelik eşya olarak satılan Kuklası

Rothenburg surlarla çevrili bir Ortaçağ kasabası. Akşamları turistler için düzenlenen bir aktivite ile Ortaçağ gecelerini yeniden yaşatıyor ziyaretçilerine Rothenburg. (Bu aktivitenin ücreti yetişkinler için 9 - öğrenciler için 4,5 Euro) Şehir meydanında başlıyor bu aktivite, elinde fener ve asası olan bir Ortaçağ bekçisi, kasabanın tarihçesini anlatarak başlıyor ve sonrasında katılımcıları Rothenburg'un karanlık sokaklarında dolaştırıyor bir saat boyunca.
Gece bekçisinin kuklaları da çeşitli dükkanlarda karşınıza hediyelik eşya olarak çıkmakta :) 







Rotenburg'un Ayıcıkları da (marka olarak Steiff Teddy var genellikle) çok ünlü. Dünyada en çok sahip olunan oyuncağın ayı olduğunu düşünürsek bu kasaba "ayı" başkenti sayılabilir. 

Christmas Müzesinin (Käthe Wohlfahrt'e ait) önündeki hediye dağıtım arabası :)



Rotenburg'da Christmas Müzesini gezmeden olmaz diyerek giriyoruz bu neşeli müzeye ve çıkışta ufak tefek hediyelik eşyalarından satın aldıktan sonra schneeball (kar topu tatlısı) yemek için masalarını çok beğendiğimiz bir kafede soluklanıyoruz. 



 Schneeball tatlısı

Rotenburg on iki ay Noel'i kutlarken tatlıları da Noel konseptinde işte bu tatlılardan biri hatta en ünlüsü de Schneeball ve hediyelik eşya olarak paketlenip satılıyor.
Schneeball en basit tarifi ile kızartılarak yapılan ve üzerine pudra şekeri serpilen bir hamur tatlısı ama zaman içinde pek çok değişik malzeme kullanılarak çeşitlendirilmiş ve turistler çukulatalı, bademli, hindistan cevizli, fındıklı, tarçınlı gibi çeşitlerden seçip hediyelik olarak hazırlatabiliyor.      

Şehirde yapılacaklar sıralamasında noel konseptli dükkanları dolaşmanın dışında "Bir şehri Müzeleri olmadan olmaz diye gezen şehirkoliklerdenseniz " Rotenburg Müzesi (Rotenburg Museum), Ortaçağ Suç Müzesi (Medieval Crime Museum), Alman Noel Müzesi (German Christmas Museum), Eski Rotenburg Zanaatkar Evi (Old Rotenburg craftsman's house) ve tabii özellikle şehrin manzarası için şehir surları gezilmesi/görülmesi gereken yerlerden.      


Masal kasabasında her an gözünüze ilginç bir obje yada detay takılıyor. Bu örümcekli pencere de öyle örneklerden biri.



En güzel Christmas figürlerinden olan Fındıkkıranlar (Nutcracker) Rotenburg'da da her yerde çıkıyorlar karşınıza haliyle. 

Leyleklere olan sevgi ve ilgimden dolayı bu ortaçağ kasabasında leylek sesi duymak ve yazın buraya göç ettiklerini öğrenmek çok sevindirici bir bilgi oldu. Daha sonra şehrin surlarında dolaşırken bir kulenin üzerindeki yuvalarını görme şansı bulduk. Bu bölgede leylek popülasyonu var zaten. Rotenburg'dan sonraki durağımız Strasbourg ve Colmar da leylekleri ile ünlü şehirler.

Rotenburg ile vedalaşıp Strasbourg'a doğru yola çıkıyoruz ancak yol üzerinde Baden Baden'de mola verip soluklanacağız.       

BADEN BADEN

Baden Baden Almanların en eski ve en popüler kaplıca şehirlerinden biri ve Karaormanların kıyısında. Strasbourg yolu üzerinde soluklanmak için durduğumuz ve bir kaç saat ayırdığımız Baden Baden hakkında sadece genel hatları ile ilgili bilgi sahibi olduk.   

 




 


Baden Baden şehir mobilyaları ile neşeli ve çocuksu. Turistleri de bu havasıyla dolaşmaya ve sayısız bistro veya biergartenlardan birinde şehrin gününe karışmaya 
(bizdeki çay bahçesi gibi Almanların bira bahçeleri var :)) teşvik ediyor. Şehirde turladığınızda en turistik yer Eski Roma hamam kalıntıları. 


Dostoyevski Evi - Baden Baden

Baden Baden'i dolaştığıma dair elimdeki tek kanıt buzdolabı magneti :), hafızamda ise çukulata dükkanından aldığımız "satranç takımı" çukulata, Şah'ı mat ederek kızımla afiyetle yediğimiz. 

Kahvelerimiz biter bitmez Strasbourg'a doğru yollara düşüyoruz. Baden Baden'den Strasbourg yaklaşık 40 km ve yine ülke değiştirip bu defa Almanya'dan Fransa'ya geçmiş olacağız. 

*** Fotoğraflar ; nAifctarafından Hohenschwangau, Neuschwanstein, Rotenburg ob der Tauber ve Baden Baden'de çekilmiştir...